20 Ocak 2015 Salı

Nice, FRANSA

2014`ün Aralik ayinda kisa bir seyahat yapmak istedik; hava Almanya´da sürekli eksi derecelerde oldugu icin sicak bir ülkeye gitmeye karar verdik ve Fransa´nin güneyinde, Cote d’Azur denilen Fransız Riviera'sı bölgesinde karar kıldık. Nice kenti hem diger yerlere yakin olmasi bakimindan, hem büyük sehir oldugundan hem de daha uygun otelleri bulundugundan konaklayacagimiz sehir oldu. 
 


 Nice meydanından kareler


Yaklasik 7 Saat süren araba yolculugumuzdan sonra aksama dogru Nice sehrine vardik. Özel arabayla gidecekler icin benden söylemesi: Park yeri bulmak hic de kolay degil. Biz biraz dolandiktan sonra altinda otopark olan tren garının hemen yaninda bir otel bulabildik ve hemen oraya yerlestik. :)



 
Nice Sahilleri
 
 
Bu sehrin mükemmel mimarisi, büyüklü kücüklü kafeler, mis gibi Akdeniz iklimi ve tertemiz turkuaz mavisi denizi insani büyülüyor. Kis mevsiminde gitmis olmamiza ragmen 20 dereceyi bulan sıcaklıgıyla muhtesem bir havasi vardi. Kaldigimiz günler boyunca sürekli "Geri dönmek istemiyorum" dedim durdum. :)
 
Ilk gün hemen kendimizi sahillere vurduk. Ve..evet; denizde yüzenler vardi! Havaalanından Kale Tepesi’ne (Colline du Chateau) kadar bir uçtan diğer bir uca Nice’in Akdeniz sahili boyunca uzanan bu yolun adi Pormenade des Anglais. Özledigim o denizin iyot kokusunu burnumuza ceke ceke sahilden dogu tarafina yürüdük  orada karsiniza bir asansör cikiyor. Asansöre binerek- ki biz merdivenleri cikmak zorunda kaldik, bozuktu- Kale Tepesi´ne ciktik. Burasi sahilin tümünü ve sehri fotograflayabilmek icin mükemmel bir tepe.
 
Kale Tepesi, Chateau deyince benim gibi agziniz sulanmasin, zira sadece kalintilar mevcut.
Bazi alanlarda restorasyon da yapmislar. Kale Tepesinde bolca panoromik manzara var. Büyük limani. eski sehiri buralardan fotograflayabilirsiniz.

 
Bu tepe bayagi bir büyük, e malum zamaninda satoya ev sahipligi yapiyormus. Cok güzel kosu yollari, parklar, cocuklar icin oyun yerleri, ve bol bol yesil alan oldugu gibi; bir kafe, kafenin arka tarafinda da büyük bir selale de var. Yürüyüs yolu üzerindeki isaretleri takip ederek, ister limana ister sahile, isterseniz de eski sehire gidebilirsiniz.
 
Eski Nice (Vieux Nice) denilen bölge Orta Cagdan kalma yan yana Italyan tarzi evlerin oldugu, dar sokaklarin iki yaninda kafeler, restoranlar ve hediyelik esyalari satan minik dükkanlar olan sirin bir bölge. Bana biraz Venedik sokaklarini animsatti (kanalsiz hali) :)
 
 Vieux Nice sokakları
 Invisible Man :)
Adam ayakkabıları kilise kapısına bırakıp gitmis yanına da "Görünmez Adam" yazmıs.
Baktım, bayagı da para koymuslardı :) ( iyi fikir )
Eski Sehirde balık pazarı ve kilise
 
Burada türk mutfagi da dahil, degisik ülkelerin mutfaklarindan lezzetler tadabileceginiz bir cok secenek mevcut. Biz Fransiz lezzetlerini sectik (ve hayir salyangoz yemedik tabii ki) :)
Biz bir parca ingilizce konusabilen bir saticidan adının "Sokka" oldugunu ögrendigimiz mısır ekmegine benzer bir ekmekle, dısı hamur kaplı hamsilerden ve sebzeli yumurtali börek seklinde kesilmis firinlanmis yemekten aldik. Özellikle Sokka´yı deli gibi yiyorlar, tepsilerle sıcak sıcak cikiyor ve aninda tükeniyordu.
Sokka, disi hamurdan balik kizartmasi ve sebze böregi

 hamurlu balik cesitleri
 
Otelimizden aldigimiz rehberde bir sürü müze vardi, zaten sehrin icinde gezerken de bircoguyla yol üzerinde karsilastik. Ama beni en cok heyecanlandiran Musee Archeologique de Nice (Arkeoloji müzesi) oldu. Tarihe merakli biri olarak mutlaka görmem gerektigini düsündüm. Biz haritaya bakarak 20 dakika gibi bir sürede yürüyerek vardik ama bana sorarsaniz dolmusa binin, cünkü direk yokus ciktik ve tikandim ben sahsen. :)  
 
Hayatimda ilk defa sadece kendi dilinde aciklaması olan bir müze gezdim. Kazılardan cıkarılan esyaların sergilendigi ic bölümde de, acık havadaki kalıntılarda da hicbir sekilde fransızcadan baska bir dilde acıklama yoktu- Tabi hic bir sey anlamadık- hevesim kursagimda kaldi. Bize verdikleri tuhaf iki sayfalık brosürde kabataslak ne oldugu bir iki cümleyle yaziyordu ve buranin Roma devrinde sporcular ve halk icin yüzme havuzlari ve bir cesit terme/ kaplıca gibi bir yer oldugunu cıkarabildik. Resmen hevesim kursagimda kaldi, Fransizlarin bu dil konusundaki manasız tavırlarini önceden bir cok kisiden duymustuk ama sehir efsanesi saniyordum ben. Meger gercekmis; bunu bir cok yerde gözümüze soktular. Müzenin en güzel yanı giris ücretinin olmamasıydı bence...
 


 

Bunun dısında ziyaret ettigimiz baska bir müze de, Arkeoloji müzesinin hemen yaninda şirin kıpkırmızı bir villa içindeki ; Musee Matisse.
Ünlü sanatçı Matisse’nin resimlerinin, heykellerinin ve günlük kullanım eşyalarının sergilendiği  bu müze, sanatseverlerin hosuna gidebilir. Yine giris ücretsiz.

Son olarak;
Nice kentinin en cok hosuma giden yanlari; berrak denizi, temiz ve upuzun sahili, mimarisi, kafeleri ve kahvesi, sıcacık havası, meydanı ve alısveris caddesi.
Hosuma gitmeyen yanları; sokakların pisligi (her yer köpek kakası oldugundan kafamız yerde yürüdük) , insanların ingilizce sorularımızı bize fransızca biliyormusuz gibi uzun uzun fransızca cevaplaması (direk no english de olsun bitsin) , hicbir yerde ingilizce acıklama olmaması.
 
Baska gezilerde görüsmek üzere!

2 yorum:

  1. Cok güzel bir gezi olmus. Biz burada donarken sen orada geziyordun. Kiskandik vallahi :)

    YanıtlaSil
  2. Vallahi tam zamaninda gitmisiz burdaki havalar insanin moralini bozuyor. Günes cok iyi gelmisti :)

    YanıtlaSil