21 Ocak 2015 Çarşamba

Sabahattin Ali´yi Kızı Filiz´in Gözünden Anlamak

 
 
FILIZ ALI / FILIZ HIC ÜZÜLMESIN
  • Sayfa Sayisi: 158
  • Notum        : 5/5
  • Yayinevi      : YKY



Sabahattin Ali´nin kitaplarını okuyup, kitabın arkasında kısa yasam öyküsünü görüp de yazarın "gercek" yasamını ve ölümünü merak etmeyen yoktur. Iste kendi kızı Filiz Ali´nin gözünden yazılan bu kitapta, Sabahattin Ali´nin objektifinden fotograflarla capcanlı bir hayat hikayesi karsımıza cıkıyor ve bu harika kitap, Ali´nin kısacık hayatına neleri sıgdırdıgının bir belgesi niteligini tasıyor.

"Babamın sözünü tuttum ve uzun zaman hic üzülmemis gibi yaptım. Babam icin uzun yıllar gözyası dökmedim, cünkü o "Filiz hic üzülmesin..." demisti. Ama Denizler asıldıgında, Sinanlar, Mahirler öldürüldügünde cok agladım, yıllarca gözpınarlarımda babam icin biriken gözyasları durmadan aktı, aktı, aktı... Türkiye´de siyasal cinayetlere Kurban giden degerli insanların ne ilki ne de sonuncusuydu babam. Tanrılar kana doymayacaklar mıydı?" diye baslıyor kitap ve 158 sayfa boyunca Filiz´in yanında nefessiz eslik ediyorum yasananlara...

Dedesi, ananesi ve aile üyelerinden baslıyor Ali´nin hayatını anlatmaya... Kücük Sabahattin´in anne babasıyla iliskileri, cocuklugu, aldıgı egitimler ve derken Almanya... Beni en cok sasırtan yazarın Almanya´da 1,5 yıl gibi kısa bir süre kalmasına ragmen, dile hakim olusu ve alman eserleri okuyabilmesi- hatta ceviri yapabilmesi oldu.

Evliligi, esi, Ankara yılları, ögretmenligi... Kitaplara ve daglara olan asırı düskünlügü...

Derken 1945 ´ten sonra politik düsünceleri yüzünden zor zamanlar geciriyor Ali. Aziz Nesin´le birlikte cıkardıkları Marko Pasa dergisinin basarısı bazılarını rahatsız edince ve dergi yasaklanınca inatla yeni dergi cıkarıyorlar. O da yasaklanınca baska bir dergi... Bu olumsuzluklar ve derginin basına gelenler büyük bir borca sürüklüyor Sabahattin Ali´yi. Bu da yetmezmis gibi dergide cıkan bir yazıdan hapse giriyor.

Sinop cezaevi günleri... "Basın öne egilmesin, aldırma gönül aldırma" dizeleri ve daha nicesi... Tüm bu yasanmıs olaylar, özellikle de bugüne kadar hic görmediginiz resimlerle birlesince mükemmeliyet derecesine cıkıyor benim gözümde...


"Yalnız ve yalnız bir tek milletin önünde secdeye vardık. O da cefakar milletimizdir. Meger ne büyük günah islemisiz..."
"Calmadan, cırpmadan bize ekmegimizi verenleri ac, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yasamak istemek bu kadar güc, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalıydı? Namuslu olmak ne zor seymis meger! Bereket, zora katlanmasını bilen bu millet de namuslu..."
SABAHATTIN ALI

 
Filiz Ali´nin agzından, sevgili babası öldükten sonra bile rahat bırakılmadıgını su sözlerle görüyoruz:
 
"Babamı kitap okurken öldüren, Kırklareli´nin Üsküp nihayesine baglı Hedye Köyü yoluna elli metre mesafede orman icindeki cataga öylece bırakan katil veya katiller, aylarca sonra bulunan tanınmaz haldeki bu cesede bir mezarı bile cok gördüler. Kemikleri bir torbaya konup oradan oraya teshis icin dolastırıldı... Gömüldügü yerden cıkarılıp tekrar incelendi. Sabahattin Ali´nin canını almak yetmedi, ölüsünü de rahat bırakmadılar bu gözü dönmüs vampirler ve dünyada hic iz bırakmasın diye kemiklerini bile yok ettiler...
Ama Sabahattin Ali, sanki canilerin onu mezarsız bırakacaklarını cok önceden sezmis gibi, evrendeki mekanını belirlemisti coktan ve "Benim meskenim daglardır" diyerek siirini yazmıstı..."
 
DAGLAR

Basım dag, saclarım kardır,
Deli rüzgarlarım vardır,
Ovalar bana cok dardır,
Benim meskenim daglardır.
 
...
 
Bir gün kadrim bilinirse,
Ismim agza alınırsa,
Yerim soran bulunursa,
Benim meskenim daglardır.
 
(1931)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder