6 Nisan 2016 Çarşamba

PHİLİPPA GREGORY -BEYAZ KRALİÇE ♡Kuzenler Savaşı Serisi - 2. Kitap♡



"Melusina'nın ölümlü kocası onu çok sevdi. Ama bir bilinmezlige düşmüştü. Onun doğasını anlayamıyor, bu gizemli kadınla yaşamayı beceremiyordu. Bir konuğu onu, karısını gizlice izlemeye ikna etti. Melusina'nın banyo odasına gizlendiğinde sudaki minik harelerin üstünde parlayan balık pullarını gördü dehşetle. Suyun altındaki Melusina'nın pullarıydı bunlar. Böylece sırrı keşfetti. Karısı onu ne kadar gerçek bir aşkla severse sevsin, o hâlâ yarı balık yarı kadındı. Adam onu olduğu gibi kabul edemiyor, o da olduğundan farklı bir yaratığa dönüşemiyordu. Bu yüzden Melusina'yı terk etti. Çünkü onun farklı doğasından korkmuştu. Her kadının farklı bir doğası olduğunu bilmiyordu. Karısının ondan gizli bir hayatı olabileceğini düşünmeye katlanamıyordu. Melusina'nın bilinmeyen derinlikleri bilen ve orada yüzen bir kadın olduğu gerçeğine tahammül edemiyordu."


Yazar: Philippa Gregory
Yayınevi:Artemis Yayınları
Sayfa Sayısı:528


*KONUSU*
Serinin ilk çıkan ama kronolojik sırayla 2. sırada okuduğum kitabı Beyaz Kraliçe,  Elizabeth Woodville'in öyküsünü anlatıyor. 1. kitap Nehirlerin Kadini icin buraya tiklayin. Önceki evliliği hüsranla bitmişti, kocasından miras kalan fakat elinden alınan servetini geri alabilmek umuduyla çocuklarıyla genç kral Edward'ın yoluna çıkıp onu güzelliğiyle büyüledi. Edward ile gizlice evlenirken şahidi annesi Jacquetta Rivers idi. Sonradan taç giyerek kraliçe ünvanını alacaktı, Ingiltere kraliyla o zamana kadar kimseye nasip olmayan büyük bir aşk yaşayacak, bir sürü çocukları olacaktı. Güzelliği ile saraydaki kadınları kıskandıracaktı. Fakat ömrü boyunca bu taht ve tacı için mücadele edecek, sürüyle kurban verecekti. iktidar sevdiklerini birer birer elinden almaya başlayacaktı. En kötüsü de iki oğlunu, tarihçilerin yüzyıllardır çözümleyemediği esrarlı bir olayda kurban verecekti. Londra Kulesi'nde kaybolan prenslerin akıbeti bugün bile çözülememiştir.

Beyaz Kraliçe bence serinin en iyi kitabı olmuş. Bol bol ah vah ederek, olmaz olsun böyle iktidar diyerek okudum. Elizabeth'e bazen acıyarak, bazen hayranlıkla, bazen de nefret ederek okudum. Kitap zaten serinin diğerleri gibi çok akıcı, özellikle bu kitapta olaylar hiç bitmiyor. Nefessiz okuyorsunuz, adeta yaşıyorsunuz olayları. Benim beş yıldızım "Beyaz Kraliçe"ye !

Alıntılar ile bitiriyorum yazımı:

* Kendi ordumdan korkmuştum. Sürüp giden savaşlar sırasında erkeklerden bir sürü hikaye dinlemiştim. Her zaman kahramanlıklarıyla, askerlerin cesaretiyle, komutanların başarısıyla övünür, savaşa duydukları kızgınlığı dile getirerek kardeş savaşının anlamsızlığından yakınırlardı. Büyük savaşlarla ilgili kahramanlık türküleri duymuş, şiirler dinlemiştim. Ama savaşın kasaplıktan başka bir şey olmadığını bilmiyordum. Etinin lezzetini arttırmak ve yumuşatmak için dokuzunu gırtlağına canlı canlı şiş saplayıp kanını akıtmaktan daha vahşi bir şeydi savaşmak.

** "Ve savaşın erkekleri bu kadar heyecanlandırdığını da bilmiyordum. Oyundan dönen okul çocukları gibi gülüyorlardı. Ama ellerinde ve pelerinlerinde kan lekesi, saçlarında barut kokusu ve yüzlerinde fena halde çirkin bir heyecan vardı. "

*** "Niye rahibe manastırlarına saldirdiklarini, niye kadınları zorla elde ettiklerini, ölümcül kovalamacayı bitirmek uğruna niye ibadethanelere meydan okuduklarını şimdi anlıyorum. Savaş, ruhlarını aç bir hayvan gibi tahrik ediyor. Oysa ben, savaşın böyle olduğunu bilmiyordum. Kendimi aptal gibi hissediyordum, çünkü ben savaştaki bir krallıkta büyümüştüm. Babası savaşta yenilmiş bir kız, ilk kocası savaşta ölmüş bir dul, ve merhametsiz bir askerin eşiydim. Ama işin aslını ancak şimdi anlamıştım."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder