Kurtuluş Savaşını ince eleyip sık dokuyarak, yerli- yabancı belgeleriyle anlatan, Turgut Özakman'ın bizlere yazdığı bu değerli hediyesini okurken sürekli ağlamaklı olup, o zamanların yoksulluğuna, tükenmişliğine içten içe sövüp, buna rağmen Ankara'da var olup halka yayılan umuda ve gurura saygı duyduğum dogrudur...
Bir kez daha anladım bu zaferin değerini... Ve bu zaferin ne zorluklarla kazanıldığını...
KITAP HAKKINDA:
Turgut Özakman'ın elli küsür yıldır süren araştırmalarının bize bir armağanı olan romanında yazar, kitapta anlattığı olayların geçtiği yerleri sırt çantasıyla yürüyerek dolaşmış, olayları, kişileri ve konuşmaları belgelerle desteklemiş. Bu bir gerçek yaşanmış olaylar romanıdır.(Referans, not ve kaynakları 70 küsür sayfa)
"Tepeyi yarım saat içinde düşmandan geri alırım" deyip, alamayınca intihar eden komutanın; yunan esiri eşeğe bindirip kendi kilometrelerce yayan yürüyen askerin; "Geri dönün, vurulacaksınız" dendiği halde cephanede savaşan mehmetçiği serinletmek için sinilerle üzüm, güğümlerle su taşıyan köylünün; sağlam erkek kalmadığı için kilometrelerce demiryolunu tamir eden kadınların; Gandhi'ye ve sömürge altında bulunan tüm islam ülkelerine ilham veren zaferin anlatıldığı kitaptır. Her sayfada "bu kadar yokluğa da pes doğrusu" dedirtip itinayla gözleri doldurur, kalpleri çarptırır... Bence Kurtuluş Savaşı dönemini bir de Turgut Özakman'dan okuyun. Nur içinde yatsın.
Alıntı: "Milli ordunun üniformasız, postalsız, palaskasız, kütüksüz, matarasız, yemek torbasız, sırt çantasız askerlerine halk alışmıştı, hiç gocunmuyordu artık. Kendileri de yoksuldu, ordu da. Birbirlerine yakışıyorlardı."
ay, okuyacagim. Evde duruyor bir senedir bu kitap.
YanıtlaSilBen de taa üniversitedeyken hediye almistim yarim kalmisti. Tavsiye ederim. Cok cok güzel...
Sil