17 Şubat 2016 Çarşamba

Jojo Moyes - Paris'te Balayı

Uzun zamandır okunmayı bekleyen boynu bükük bu almanca kitabı, Almanya okuma grubumuzla değerlendireyim dedim, #14subatromantikkitap etiketiyle bu hafta sonu hepimiz romantik kitap okuduk. Hiç okumuyormuşum güncel, romantik yabancı kitap, onu farkettim :)


Türkçesi Paris'te Balayı olan bu kitap aslında "Ardında Bıraktığın Kadın"ın öncesinde yaşananları anlatıyormuş. Ilk başlarda biraz sıkıcı geldi, fakat sonlara doğru hızlı okuttu kendini. İnce, çabucak okunabilir, kısa, sıcak bir hikâye. Almanca olduğu için bende bir tık daha uzun sürdü ama türkçesini bir çırpıda okursunuz. İçindeki Paris'e ait çizimler çok hoşuma gitti. Ayrıca bitirdiğim ilk almanca kitabım olduğu için bende tarihe geçti :)


(Bir sürü Almanca kitap okuma girişiminin hüsranla son bulmasından sonra, bu sefer bitireceğim diye and içtim,hırs yaptım ve bitirdim- mutluyum) 

DÜNYA KEDİLER GÜNÜ KUTLU OLSUN

Simba'nın bütün kediseverlere ve daha da genişletirsek,  hayvanseverlere ufak bir duyurusu olacak!

Bugün @metrocityavm , #Birkapmama ve #Metrocity etiketi kullanarak instagrama yüklenen her kedi fotoğrafı için Beşiktaş Belediyesi Veteriner Işleri Müdürlüğü'ne bir öğün kedi maması bağışlıyor. Sizler de ig hesabınızda bir kedi fotosu paylaşıp bu kampanyaya destek olun hadi!
Teşekkürler @metrocityavm

4 Şubat 2016 Perşembe

FEDAILERIN KALESI ALAMUT - VLADIMIR BARTOL

Türü: Tarihi roman
Sayfa Sayısı: 510
Yayınevi: Koridor Yayıncılık

Notum : 4/5

Iste tarihi roman severlere baska bir tavsiye. Tamam tamam biliyorum, hepiniz coktan okudunuz! (Birazcik gec kalmis olabilirim) Benim yorumlarim okumayanlara zaten :)

Tarihin en çok tartışılan isimlerinden biri olan Hasan Sabbah`in ve fedailerinin hikayesi... Gelecek zamanlarda Avrupa `da Assasins diye anilacak olan Haşhaşileri, fedailerin Alamut kalesi icinde olan asil hikayesini, insan psikilojisinden sonuna kadar faydalanan Sabbah`in korkutucu, felsefik ve cokca zekice olan düsüncelerini okumaya doyamadim. 
Cok uzun ama sürükleyici bir roman. Ben Amin Maalouf`un Semerkant`indan sonra okudum. Iki kitabin ortak karakterleri olsa da (Nizamülmülk ve Hayyam gibi) (ama  bu kitapta Ömer Hayyam `ìn sadece ismi geciyor) düsünce olarak birbirlerine karsit yazilmislar diyebilirim. 

Bir kac alintiyla yazimi bitiriyorum: 

- Cünkü duyularimiz bizi aldatir. Etrafimizi kusatan seylerle aramizdaki yegane bag, zekamizin ürünü olan düsüncelerimizdir. 

- Hicbir sey dogru degil, her sey mübah. 

- Denemedigimi mi saniyorsun? Insanlara hakikati anlatabilmek icin yillarca kelle koltukta gezdim, defalarca ölümden kactim. Insanlar gercekleri duymak istemiyordu, bu yüzden ben de onlara istedikleri seyleri veriyorum artik.